reklam

Manşet

KELİMENİN MEKANSAL TERKİBİ

Yazar Unknown 10 Şubat 2017 Cuma 0 yorum

KELİMENİN MEKANSAL TERKİBİ

‘’Kitaplar pek öyle uzağımızda değil, gerçekten değil; kütüphane, mahalleden oraya gitmeyi göze alamayacağı kadar uzak; oraya gitmek için dolmuşlara binip şehrin keşmekeş trafiğini, uzunca yollardan geçmek gerekiyor fakat geniş, ışıklı dükkânlar da var yol üstünde. Bu mesafenin sadece bir kısmını aklına getirmesi insanı yorgun düşürmeye yeter. Daha fazlasını düşünemez insan. Ayrıca yol üzerinde birçok büyük kitapçı var. Kütüphanemizden çok da küçük sayılmayacak kitapçılar. Kütüphaneler gibi on tanesi yan yana gelse, üstlerine bir on tanesi daha sıkıştırılsa yine de okunan bir kitabın açtığı hayal dünyasının bir odası bile olamaz. Bu kütüphanelere giden yollarda insan kaybolmazsa o zamanda muhakkak şehrin içinde kaybolur; o kadar büyüktürler ki kurtuluş yoktur.’’
            Modern klasikler arasında görülen Kafka’nın Die Abweisung( Geri Çevirmek) hikâyesinin başında ‘’kasaba ile dış dünya arasındaki aşılmaz uzaklığı’’ resmettiği metaforu, kitap ile insan arsındaki uzaklığa uyarlayarak; aslında günlük dilde bir haber tadında okuduğumuz satırlar bu açıklığın içinde bizi muğlâk sırrın içine hapsediyor. Büyük bir tabloya benzetirsek hayatı ve onu daha iyi anlamak için kendimizi tablonun dışına atarak, bütüncül bir nazarla bakarak; yaprak misali içinde sürüklendiğimiz yaşamı anlamaya çalışmalıyız. Ne kadar insanı mekân bağlantılarıyla somutlaştırmaya çalışsakta, sayısal hiçbir değer verilmeyişi günümüz maddeci ve aklı gözüne inmiş insanları yarı yolda bırakıyor. 2*2’i hesap makinesinin ekranında dört yazmasını bekleyenler için yol gösteren sembol mekânlar aslında startı verirken finishten hiç bahsetmiyor. Kitaplar içimizde insanüstü cevherleri ve sonsuz mekâna ulaştıracak adresleri kastederek, yalın anlatım biçimiyle bu muğlâk mekânları aşırı somutlaştırarak, bilerek anlaması daha güç bir hale getiriyor.
            İnsanın kendi yerini bulması için kullandığı kelimelerin öncelikle yerini bulması gerekiyor. Kitap, kelimelerle şekillenip adresleri bilinmeyen karanlık yollara sonsuzluk taşlarını döşüyor.  Zihinde tasarlanan gelecek endeksli faaliyetler bir kelime üstüne bina edilip öyle yükseltilmeli ki sağlam blokaja otursun. Her işin evvelinde o tılsımlı kelime öyle seçilmeli ki zemin metafiziği tüm sarsıntılara cevap verebilsin. Kelimenin serüvenin başladığı noktaya gözlerimizi dikersek eğer kelimenin ilk zaferine şahitlik ederiz. Âdeme secde etmekte tereddüt yaşayan melekler önünde müşahede ettikleri eşyanın tabiatına bir elbise dikemiyorlardı. Dediler ki: "Sen yücesin, bize öğrettiğinden başka bizim hiçbir bilgimiz yok. Gerçekten sen, her şeyi bilen, hüküm ve hikmet sahibi olansın."(1) Âdem eşyanın melekûtuna nüfuz ederek görünmeyeni sentez ve analiz kabiliyeti ile birlikte eşyayı anlayıp kavradı. Gördüğü nesneleri her birini isimlendirip Allah’la ulaştıran yollar yapmaya başladı sanki. Her kelimede anlamlaşan kâinat insanlığı ötelerin ötesine taşıyordu. Allah: "Âdem! Eşyanın isimlerini onlara sen bildir." dedi. O da isimleriyle onları bildirince Allah buyurdu: "Ben size demedim mi ki, göklerin ve yerin sırlarını Ben bilirim!" Ve Ben sizin gizli açık yapmakta olduğunuz her şeyi de bilirim!"(2)  Âdemin dudaklarından kelimeler dökülmeye başlayınca sıra sıra secdeye kapandı alfabeler.
            Tümden mi gelelim kitapla yoksa kelimeyle tümevarım mı yapalım? Sadece bir kelimeyi bile yanlış anlamlandırsak, hayatı gerçek mahiyetiyle yaşayacak insanları sahili selamete çıkaracak rotayı, baştan yanlış çizmiş oluruz. Mekânsal öğeler üzerinden kurguladığımız kitap serüvenimizde örneğin "Dünya" kelimesinin kökeni bu konuda çok önemli bir başlangıç ve bitiş metodu çizer. Kelime, Arapça'daki "deniy" sıfatından türemiştir. "Deniy" ise, alçak, basit, değersiz gibi anlamlara gelmektedir. Bu durumda "dünya" kelimesi de, bu sıfatları içeren bir mekân anlamını taşır. Dünyanın hakikatini, nasıl bir şey olduğunu anlamadığın vakit tüm planlarını Türkçede olağanüstü doğrulukta üretilen “Yalan dünya” terkibinin içinde haps-i münferidi yaşarsın. Sonsuzluk hedefleyen kitleler yeryüzünün aldatıcı suri güzelliklerine kendini kaptırıp, temeli değersiz dünya kelimesinin üstüne hüküm bina edemez.
 Milyonlarca yıldır hayatını devam ettiren dünyanın rengi değil, hangi gözlüklerin arkasında ona baktığımız önemliyse Kafka’nın dediği gibi içimizdeki donmuş denizi kırmak için kitap bir balta olmalıdır.


(1)   BAKARA - 32

(2)   BAKARA – 33 

Hiç yorum yok:

RESİMLER

RESİMLER
Kelebeğin Rüyası