Manşet
ÖNEMLİLİK
HAPİSHANESİ
-ZAFER SONRASI
TALİHSİZLİĞİ-
Dino Buzzati’nin
Tatar Çölü romanında bizi ilk karşılayan Harp Akademisinde mezun olan Giovanni
Drogo’nun hayalini kurduğu üniformasını o ilk sabah giydiğinde değişen bir
şeyin olmadığı gerçeğidir.
‘’ Yıllardan beri, hep bu anı,
gerçek yaşamının başlayacağı bu günü beklemiştir.’’ Hayalini kurduğu bu ilk
anın daha büyülü olmasını, üniformanın onu değiştirdiği gibi baştan aşağıya yenilenmeyi
bekliyordu. Aynada kendisine bakar ama umduğu sevinci bulamaz. Aslında
hayatımızın dönüm noktası olacak gerçek hayata geçiş kapısını açacak bir an
yoktur. Doğduğumuz andan itibaren bilinmeyen gelecek karanlığına saklanan kuytularda
aramanın çabasıdır hayat. Harp
akademisinde geçen kasvetli günleri, hüzünlü etüt akşamlarını, ceza
karabasanının kol gezdiği buzlu odalardaki uyanışlarını ve günlerin saymakla
bitmeyeceği anları düşündüğünde endişeye kapılır.
İnsanların hayatlarını
ertelemeyi sevdiği kurgulamanın kolaylılığına kaçtığı bir gerçek. Drogo o ilk
sabahı yaşamanın dönüm noktası olarak belirlemiş fakat ondan sonrasını
düşünmediği için boşluğa düşmüştür. Maddi kaygıların hedef olarak belirlendiği
dünyada; her kazanılan zafer sonrası Drogo’nun yaşadığı o ilk sabah
talihsizliği bizi bekleyen en büyük tehlikedir. Drogo vazgeçmez yine aynı
yönteme başvurarak şimdiyi unutup kendini geleceğe kaptırır.
Tutunacak sıkı bir gelecek dalı
arayan Drogo yola koyulur. İlk tayin yeri kimsenin tercih etmediği Bastiani Kalesidir.
Yıllarca ruhunun hapis kalacağı kalede yaşamayı başarmak için ona sihirli kelimeleri
Binbaşı Matti söyler. ‘’ Biliyor musunuz Majesteleri Pietro III ne demiştir?
Bastiani kalesi ‘tahtımın bekçisidir.’ Bende onun garnizonuna dâhil olmanın
büyük bir olay olduğunu eklemek isterim.’’
Drogo’nun içinde de önemli biri
olma virüsü canlanmaya ve onu dipsiz bir kuyunun karanlığına çekmeye
başlamıştır. Bastiani kalesine gelirken yolda karşılaştığı kırk yaşlarındaki
Yüzbaşı Ortiz bir nevi onun gelecekteki haliydi. Karamsar tavrı kale hakkındaki
olumsuz düşünceleri beynini kemiriyor onu daha fazla kararsız hale getiriyordu.
Drogo majestelerinin önemsediği kutsal görevi yaparak kâinatta varlığını
kanıtlayacaktı. Çünkü ölü sınır dense de, Tatar çölünde ne zaman geleceği belli
olmayan düşmanı sadece bir cümle için ‘’önemlilik hapishanesinde’’ ömrünü
tüketecekti.
Drogo kale içinde yaşadığı her
olay varlık – yokluk çizgisi arasında gidip gelmesine sebep olur.
Gerçekleştirdiğimiz eylemler ve katlandığımız sıkıntıların anlam ve önemini
ortaya çıkaran bir nirengi noktası olmalı. ‘’ Ne yaptıysam sizler için
yaptım.’’ yanılgısı denecek bilindik bir
eylem tutunur. Kaledeki terzihaneye pelerin diktirmek için giden Drogo’nun
ihtiyardan duyduğu sözler onun hayatını anlamsızlık girdabına iter. Albay
Filimore on sekiz yıl önce çölden düşman gelecek burası ülke için en hayati
yerlerden biri olacağı, hatta kalenin diğer bütün kalelerden daha önemli
olduğunu anlatarak ‘’önemlilik hapishanesi’’ inşa ettiği ve askerlerin burada
tutmanın formülünün bu şekilde geliştiğini anlatır. O an asıl meselenin yani
hayatın sırrını anlamaya başlar. Kalede yıllarca niye miskince beklediğinin
farkına varır. Geriye dönüp baktığında kurtulması
gereken alışkanlıkları olduğunu fark eder. Romanın bence en vurucu noktaları,
aralara saklanan karşılıklı diyaloglar. Bir gün satranç oynarken Yüzbaşı Ortiz
demişti kendisine; ‘’ Başlangıçta hep böyledir. Yeni gelenler kazanır. Herkes
için durum aynıdır, insan gerçekten güçlü olduğunu zanneder ama bu yalnızca
yeni gelmiş olmanın yarattığı bir durumdur. Sonunda diğerleri de sisteminizi
öğrenir ve günün birinde bakarsınız hiçbir şey yapamıyorsunuzdur.’’
Düşündükçe nasıl
yıllarca gözlemlerini ve aynı şeyleri yapa yapa alışkanlık haline getirmesine
şaşırdı. Geceleri sakin sakin kitap okumayı, yatağın hizasındaki tavandaki
çatlağı, sarnıcın tıp tıplarını, lambayı söndürmek ya da kitabı masaya bırakmak
için hatasız hareket ettiğini, yağmurlu havalarda kapının gıcırdaması vb.
şeylerin birbirinin tıpkısı günlerin artık hayatını hızla yutup gitmesine izin
vermeyecekti. Yüzlerce gece boyunca, gönül rahatlığıyla uyuduğu odaya bir de,
bu akşam bile nöbete gidenlerin düzenle sıra oldukları avluya ve nihayet artık
tüm düşlerden arınmış kuzey çölüne veda etmesi yeterliydi.
‘’O zaman Bastiani Kalesi’ne
elveda demek gerekir, daha fazla oyalanmak tehlikeli olacaktır; zavallı kale
basit sihrin çabuk çözüldü, kuzey çölü hep böyle bomboş kalacak, asla düşman gelmeyecek,
asla hiç kimse gelip de senin zavallı surlarına saldırmayacak. Elveda Binbaşı
Ortiz elveda kendini bu yapıdan bir türlü kurtaramayan melankolik dost; elveda,
senin gibi çok uzun zaman inatla umut eden ve sana benzeyenler: Zaman elini
sizden daha çabuk tuttu, sizinse artık her şeye yeniden başlama hakkınız yok.
Madem öyle, elveda Bastiani kalesi, saçma tabyaların sabırlı askerlerin, her
sabah gizlice dürbünüyle kuzey çölünü inceleyen ama hiçbir şey olmadığı için
boşuna yorulan albayınla elveda sana.’’
Sonunda dört ay kalacağı fakat
dört yıl kaldığı uyuşturan alışkanlıkları, askerliğin gururunu, gündelik
ritüelleri geride bırakarak evine dönmüştür. Odasında yalnızdı, annesi kilisede
dua ediyordu, kardeşleri uzaktaydı yani
dünyadaki herkes Giovanni Drogo’ya hiç de aldırmaksızın yaşayıp duruyordu. Ama
dünyada yapayalnızdı ve onu kendisinden başka sevecek kimse yoktu. Kaleden
kurtulmanın hayallerini kurduğu zafere ulaşınca yine sonrasını düşünmediğini
fark etti. Başını ellerinin arasına
alarak ‘’Ya şimdi ne olacak?’’ diye düşündü.
Kalede mekanik söylenen parolada
gizliydi sır. ‘’Mucize’’ ‘’Sefalet’’
Önemli olan insanlardan bir insan olma sırrını çözerek sefaleti getiren mucize
anlarını beklemekten vazgeçmekteydi.
RESİMLER
![RESİMLER](https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEgO4XTXNu_lXhtUaWPUNH1DercpRUJl1RFFe7IUVSMCFqLyYMrmzkPN7qG15YiFldzK2mdg0941omBPVgPCPqR4Ygzo1F55onHphH2lN14X3lIJOOHoyH3N5Pv9w6o5wo8ipWrgY_6WA6BZ/s650/Yagliboya-Balik-Satan-Cocuk-1.jpg)
Kelebeğin Rüyası
Hiç yorum yok: