reklam

Manşet

ÖNEMLİLİK HAPİSHANESİ -ZAFER SONRASI TALİHSİZLİĞİ-

Yazar Unknown 14 Nisan 2015 Salı 0 yorum


ÖNEMLİLİK HAPİSHANESİ     
-ZAFER SONRASI TALİHSİZLİĞİ-
                Dino Buzzati’nin Tatar Çölü romanında bizi ilk karşılayan Harp Akademisinde mezun olan Giovanni Drogo’nun hayalini kurduğu üniformasını o ilk sabah giydiğinde değişen bir şeyin olmadığı gerçeğidir.
                ‘’ Yıllardan beri, hep bu anı, gerçek yaşamının başlayacağı bu günü beklemiştir.’’ Hayalini kurduğu bu ilk anın daha büyülü olmasını, üniformanın onu değiştirdiği gibi baştan aşağıya yenilenmeyi bekliyordu. Aynada kendisine bakar ama umduğu sevinci bulamaz. Aslında hayatımızın dönüm noktası olacak gerçek hayata geçiş kapısını açacak bir an yoktur. Doğduğumuz andan itibaren bilinmeyen gelecek karanlığına saklanan kuytularda aramanın çabasıdır hayat.  Harp akademisinde geçen kasvetli günleri, hüzünlü etüt akşamlarını, ceza karabasanının kol gezdiği buzlu odalardaki uyanışlarını ve günlerin saymakla bitmeyeceği anları düşündüğünde endişeye kapılır.
                İnsanların hayatlarını ertelemeyi sevdiği kurgulamanın kolaylılığına kaçtığı bir gerçek. Drogo o ilk sabahı yaşamanın dönüm noktası olarak belirlemiş fakat ondan sonrasını düşünmediği için boşluğa düşmüştür. Maddi kaygıların hedef olarak belirlendiği dünyada; her kazanılan zafer sonrası Drogo’nun yaşadığı o ilk sabah talihsizliği bizi bekleyen en büyük tehlikedir. Drogo vazgeçmez yine aynı yönteme başvurarak şimdiyi unutup kendini geleceğe kaptırır.
                Tutunacak sıkı bir gelecek dalı arayan Drogo yola koyulur. İlk tayin yeri kimsenin tercih etmediği Bastiani Kalesidir. Yıllarca ruhunun hapis kalacağı kalede yaşamayı başarmak için ona sihirli kelimeleri Binbaşı Matti söyler. ‘’ Biliyor musunuz Majesteleri Pietro III ne demiştir? Bastiani kalesi ‘tahtımın bekçisidir.’ Bende onun garnizonuna dâhil olmanın büyük bir olay olduğunu eklemek isterim.’’
                Drogo’nun içinde de önemli biri olma virüsü canlanmaya ve onu dipsiz bir kuyunun karanlığına çekmeye başlamıştır. Bastiani kalesine gelirken yolda karşılaştığı kırk yaşlarındaki Yüzbaşı Ortiz bir nevi onun gelecekteki haliydi. Karamsar tavrı kale hakkındaki olumsuz düşünceleri beynini kemiriyor onu daha fazla kararsız hale getiriyordu. Drogo majestelerinin önemsediği kutsal görevi yaparak kâinatta varlığını kanıtlayacaktı. Çünkü ölü sınır dense de, Tatar çölünde ne zaman geleceği belli olmayan düşmanı sadece bir cümle için ‘’önemlilik hapishanesinde’’ ömrünü tüketecekti.
                Drogo kale içinde yaşadığı her olay varlık – yokluk çizgisi arasında gidip gelmesine sebep olur. Gerçekleştirdiğimiz eylemler ve katlandığımız sıkıntıların anlam ve önemini ortaya çıkaran bir nirengi noktası olmalı. ‘’ Ne yaptıysam sizler için yaptım.’’  yanılgısı denecek bilindik bir eylem tutunur. Kaledeki terzihaneye pelerin diktirmek için giden Drogo’nun ihtiyardan duyduğu sözler onun hayatını anlamsızlık girdabına iter. Albay Filimore on sekiz yıl önce çölden düşman gelecek burası ülke için en hayati yerlerden biri olacağı, hatta kalenin diğer bütün kalelerden daha önemli olduğunu anlatarak ‘’önemlilik hapishanesi’’ inşa ettiği ve askerlerin burada tutmanın formülünün bu şekilde geliştiğini anlatır. O an asıl meselenin yani hayatın sırrını anlamaya başlar. Kalede yıllarca niye miskince beklediğinin farkına varır.  Geriye dönüp baktığında kurtulması gereken alışkanlıkları olduğunu fark eder. Romanın bence en vurucu noktaları, aralara saklanan karşılıklı diyaloglar. Bir gün satranç oynarken Yüzbaşı Ortiz demişti kendisine; ‘’ Başlangıçta hep böyledir. Yeni gelenler kazanır. Herkes için durum aynıdır, insan gerçekten güçlü olduğunu zanneder ama bu yalnızca yeni gelmiş olmanın yarattığı bir durumdur. Sonunda diğerleri de sisteminizi öğrenir ve günün birinde bakarsınız hiçbir şey yapamıyorsunuzdur.’’
                Düşündükçe nasıl yıllarca gözlemlerini ve aynı şeyleri yapa yapa alışkanlık haline getirmesine şaşırdı. Geceleri sakin sakin kitap okumayı, yatağın hizasındaki tavandaki çatlağı, sarnıcın tıp tıplarını, lambayı söndürmek ya da kitabı masaya bırakmak için hatasız hareket ettiğini, yağmurlu havalarda kapının gıcırdaması vb. şeylerin birbirinin tıpkısı günlerin artık hayatını hızla yutup gitmesine izin vermeyecekti. Yüzlerce gece boyunca, gönül rahatlığıyla uyuduğu odaya bir de, bu akşam bile nöbete gidenlerin düzenle sıra oldukları avluya ve nihayet artık tüm düşlerden arınmış kuzey çölüne veda etmesi yeterliydi.
                ‘’O zaman Bastiani Kalesi’ne elveda demek gerekir, daha fazla oyalanmak tehlikeli olacaktır; zavallı kale basit sihrin çabuk çözüldü, kuzey çölü hep böyle bomboş kalacak, asla düşman gelmeyecek, asla hiç kimse gelip de senin zavallı surlarına saldırmayacak. Elveda Binbaşı Ortiz elveda kendini bu yapıdan bir türlü kurtaramayan melankolik dost; elveda, senin gibi çok uzun zaman inatla umut eden ve sana benzeyenler: Zaman elini sizden daha çabuk tuttu, sizinse artık her şeye yeniden başlama hakkınız yok. Madem öyle, elveda Bastiani kalesi, saçma tabyaların sabırlı askerlerin, her sabah gizlice dürbünüyle kuzey çölünü inceleyen ama hiçbir şey olmadığı için boşuna yorulan albayınla elveda sana.’’
                Sonunda dört ay kalacağı fakat dört yıl kaldığı uyuşturan alışkanlıkları, askerliğin gururunu, gündelik ritüelleri geride bırakarak evine dönmüştür. Odasında yalnızdı, annesi kilisede dua ediyordu,  kardeşleri uzaktaydı yani dünyadaki herkes Giovanni Drogo’ya hiç de aldırmaksızın yaşayıp duruyordu. Ama dünyada yapayalnızdı ve onu kendisinden başka sevecek kimse yoktu. Kaleden kurtulmanın hayallerini kurduğu zafere ulaşınca yine sonrasını düşünmediğini fark etti.  Başını ellerinin arasına alarak ‘’Ya şimdi ne olacak?’’ diye düşündü.

Kalede mekanik söylenen parolada gizliydi sır. ‘’Mucize’’ ‘’Sefalet’’ Önemli olan insanlardan bir insan olma sırrını çözerek sefaleti getiren mucize anlarını beklemekten vazgeçmekteydi.

Hiç yorum yok:

RESİMLER

RESİMLER
Kelebeğin Rüyası